Bu yazımızda kendinizi Ana İşsiz Kalınca metnindeki kahramanın yerine koyarak Türkiye'deki bir arkadaşınıza ülkenize duyduğunuz özlemi anlatan bir elektronik posta yazınız etkinliğine örnek bir cevap yazacağız.
Sevgili Yiğit, şu an o kadar kötü bir durumdayım ki anlatamam. Anamı işten çıkardılar. Ona mı üzüleyim, okula gitmediğime mi üzüleyim, bilemiyorum. Almanca bilmediğim için okulda yabancılık çekiyorum. Kimseye kendimi anlatamıyorum. Onlar da Türkçe bilmediği için beni anlamıyorlar.
Birkaç gündür okula gitmiyorum. Okul idaresi bile ardımdan beni aramadı. Yani zannediyorum ki onlar da beni istemiyor. Okuldan iyice soğudum. Oysa kendi köyümde bir gün bile okula gitmesem canım öğretmenim hemen evimizi arardı. Şu an bir tek babam çalışıyor. O da para kazanmadan geri dönmek istemiyor. Geçen akşam annemle bana sesini yükseltti. Dişinizi sıkın, susun oturun, hiçbir yere gitmiyoruz, ben Almanya'dan para kazanmadan dönmem, dedi. Biz de anamla boynu bükük aldık. Anam geçen bavulları karıştırırken benim eski elbiselerimi çıkarmış. Pantolonumun paçasındaki çamur bile hala duruyor. Hem de sılamın toprağının kokusu var üzerinde. İkimiz de içlendik, ağladık. Şunu çok iyi anladım ki insan dilini bilmediği başka bir ülkeye gittiğinde çok yabancılık çekiyor, garip kalıyor ve sılasını özlüyor.
Seni çok özledim Yiğit. Bir yanda anama üzülüyorum. bir yanda sıla özlemi çekiyorum. Keşke bugünler bir an önce bitse de oraya dönsek. Şimdilik bunları söylemek istedim. Görüşmek üzere.