Bu bölümü inceleyince el yarası geçer dil yarası geçmez ile ilgili kompozisyon yazacak kadar fikir edinmiş olacaksınız.
İnsanı yaralayan şeyler vardır. Bunlardan en çok göze çarpan dil yarasıdır. Çünkü dil yarası yüreğimizde kalıcı hasar bırakır. Oysa bıçak kesmesi gibi kazalara oluşan el yarası kısa zamanda iyileşir. Vücut içinde bulunan bir yarayı tamir eder. Bu yüzden bedenimizde oluşan bir kesik, yanık bir müddet sonra iyileşerek düzelir. Dil yarası yaraların en büyüğüdür. Onu tamir temek öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Birinin size hitaben söylediği ağır sözler çok zorunuza gider. Bu sözlerin yürek yaralayıcı etkisi çok büyüktür. Bu anın üzüntüsü çok zaman geçse bile aklınızdan çıkmaz. Dil yeri gelince çok keskin bir hançere dönüşmektedir. Bu yüzden dilin ortaya koyduğu hasarı onarmak öyle mümkün değildir. Aradan kaç zaman geçerse geçsin dil yarası bir türlü geçmez.
Mesela hakaret içerikli sözler, azar anlamı taşıyan kelimeler kalbinizi derinden incitir. Bu sözler karşısında ne diyeceğinizi bilemezsiniz. Ağırlığı o kadar fazladır ki her insan böyle kırıcı sözleri taşıyamaz. İçinizde kaldıramayacağınız ve canınız çok yakan bir yük oluşturur. Bana kalırsa dilimize sahip çıkmalı ve onun keskin tarafını asla kullanmamalıyız. Zira sonradan geri alamıyoruz sözlerimizi. karşımızdaki kişi belki çok hassas kalpli, naif bir insandır. Ona böyle dozu çok ağır olan kötü sözler söylemekle kalbiniz derinden yaralamış oluruz. Onu tamir etmek de imkansız denecek kadar zordur. Bu yüzden dilimizden güzel ve yürek ısıtan sözler dökülmelidir.
Sonuç olarak dil her tarafa dönebilir. Onu kötü anlamda kullanmak insanları incitmeye, kalp kırıklığına, onarımı zor yaralara sebebiyet verir. Bunların geçmesi de olanaksızdır. Her ne kadar kırılan kişi sizi affetse bile bu yarayı ömür boyu içinde taşır. Hep bir yanı buruk olur. Dolayısıyla dil yarasına yol açan söylemlerden kaçınmalıyız.
Aşağıdaki yazı da el yarası geçer dil yarası geçmez atasözü ile ilgili ikinci kompozisyon örneğidir.
Yaranın ne şekilde oluştuğu onun çabucak geçmesi veya hiç geçmemesinde belirleyici bir etkendir. Çünkü bazı yaralar hemen unutulurken, bazıları da insanda kalıcı hasarlar bırakır. İşte bu kalıcı olan, geçmeyen yaralar dil ile oluşur.
Mutfakta bir şey hazırlarken bıçakla yanlışlık sonucu eliniz yaralansa bu ayar vücudun kendini onarma özelliğiyle kısa sürede iyileşir. Oysa insanların dil ile birbirini incitmesine neden olan dil yarası geçmek bilmez. Dilden çıkan yaralayıcı sözler yürekte derin üzüntüler bırakır. Aradan kaç zaman geçerse geçsin bu yaraların etkisinden kurtulamayız. Çünkü dil keskin bir bıçak gibidir. İnsanlar sinirli bir anında ne dediğini bilmeden yüksek sesle konuşur, karşısındaki kişiye ağza alınmayacak kötü, sert sözler söyler. Bunlar dil yarasına yol açan konuşmalardır. Bu tür zora gidecek laflara maruz kalan kişi ise dilin verdiği acıyı unutamaz. Çünkü o çok kırılmış bir haldedir.
Kısacası dil eğer kötü anlamda kullanılırsa insanları büyük üzüntüye sevk eder. Ağzımızdan çıkan incitici, sözler bir hançer gibi yüreğimize saklanır. Mesela karşı tarafa ettiğimiz hakaretler, iftiralar, ağır sözler o kişinin zoruna gider. Bunlar sadece dilden çıkan bir söz olmakla kalmayıp insanda onarılması çok güç yaralar açar. Bu yüzden dilimizi bir silah gibi kullanmamalıyız. Onu daha ılımlı, yapıcı, ikna edici ve tatlı bir şekilde kullanırsak dil yarasına yol açmayız.